Sunday, December 29, 2019

Diyabetik ayak enfeksiyonları

Diyabet hastalarında yüksek glukoz düzeyine bağlı zayıf bağışıklık sistemi ile kan dolaşımının zayıflığı nedeniyle enfeksiyon gelişme risk artar. Özellikle diyabetik ayak enfeksiyonları sık görülür. Travmalar ve ayaktaki mantar enfeksiyonları da bakteriyel yara enfeksiyonları için zemin hazırlar.

Korunma

  • Ayakların her gün yıkanması diyabette ayak bakımının en önemli unsurudur.
  • Ayaklar ılık suyla (ayakları haşlayan ve kabartan sıcak su değil) yıkanmalı ve iyice kurulanmalıdır.
  • Kuruduktan sonra, nemlendirici losyon veya krem sürülebilir.
  • Losyonlar bakteri üremesi için uygun ortam oluşturabileceği için parmak aralarına sürülmemelidir.
  • Yaralanmadan kaçınılmalıdır.
  • Çıplak ayakla yere basılmamalıdır.
  • Ev içinde de çorap ve terlik kullanılmalıdır.

Friday, October 11, 2019

Grip Tedavisinde İlk 48 Saat Önemli

Grip tedavisinde spesifik grip virüsüne etkili ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar özellikle hastalığın başlangıcında ilk 48 saat içinde etkilidir. Bu nedenle kendisinde grip bulguları olan kişiler vakit geçirmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır.

Grip hastalığı geçiren kişilerde ateş, halsizlik, kas ağrısı ve öksürük gibi şikayetler görülür. Hastalar yürüme ve günlük işlerini yapmakta zorlanabilirler. Bu nedenle hastalığın bir diğer adı da ‘paçavra hastalığı’dır. Grip sıklıkla nezle ile karışabilir. Nezle daha çok burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma gibi şikâyetlerle devam eder. Nezlede ateş olmaz. Bu iki hastalığı birbirinden ayırmak gerekir. Bir kişi yıl da en fazla bir defa grip geçirebilir. Nadiren bu sayı artabilir. Ama bir kişi yılda birden fazla nezle olabilir.

RİSK GRUBUNDAKİLER AŞI OLMALI
Grip hastalığı; yaşlılar, küçük çocuklar, hamileler, kalp, böbrek, karaciğer, akciğer ve nörolojik hastalığı olanlar, diyabet, astım hastaları ve bağışıklığı baskılanmış hastalarda ağır seyredebilir. Özellikle bu risk altındaki kişilerin ve sağlık çalışanlarının aşı olması önerilir. Aşıyla yüzde 70 oranında bir korunma sağlanabilir. Grip hastalığı geçiren kişilerin okul, iş yeri gibi kalabalık ortamlardan uzak durması gerekmektedir. Grip tedavisi gören kişiler istirahat etmeli ve bol sıvı tüketmelidir.

Okullar Açılıyor, Enfeksiyonlardan Nasıl Korunabiliriz?

Okulların açılması ve sonbahar-kış mevsimlerinin yaklaşması nedeniyle toplu yaşam yerlerinde enfeksiyon riski artmaktadır. Özellikle, ishal, dizanteri gibi bağırsak sistemi enfeksiyonları ile nezle, grip, farenjit gibi solunum sistemi enfeksiyonları daha sık görülmektedir. Açıkta satılan yiyecekler, iyi pişmemiş yiyecekler ile iyi yıkanmamış sebze ve meyveler yoluyla bulaşmasıyla mikroplar ishale neden olabilir. Kalabalık olan okullarda, kreşlerde havanın yeterince temizlenmemesi, hasta olan kişilerle yakın olan kişiler arasında ki mesafenin kısalması da solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşmasına neden olmaktadır.
Bu dönemde çocukların beslenmesine dikkat edilmelidir. Düzenli beslenmeli, günlük beslenmede taze meyve ve sebzelere daha fazla yer verilmeli ve bol miktarda sıvı alınmalıdır. İyi pişmemiş, iyi temizlenmemiş ve açıkta satılan yiyecekler tüketilmemelidir. Bu şekilde ishale neden olan mikroorganizmaların yiyecekler yoluyla bulaşması önlenebilir.
Kişisel hijyende ve enfeksiyonlardan korunmada en iyi yöntemlerden birisi el yıkamadır. Herhangi bir şey yemeden önce ve sonra, tuvalete girdikten sonra, diş, ağız, burun ve göz temizliği yaptıktan sonra, yüz ve saçlara temastan sonra, oyun oynadıktan sonra, kirli yüzeylere ve maddelere temas sonrası ve okuldan eve dönüşte eller su ve sabunla yıkanmalı, kağıt havlu ile kurulanmalıdır.
Diş fırçası, tıraş bıçağı gibi kişisel eşyalarınız başkaları ile paylaşılmamalıdır.
Solunum yolu enfeksiyonu (nezle, grip) olan hastalar evinde istirahat etmeli, iyileşene kadar okula gelmemelidir. Ayrıca bu hastalar ile el sıkma, öpüşme gibi yakın temastan kaçınılmalıdır.
Hastalar kesinlikle doktora danışmadan antibiyotik kullanmamalıdır. Ayrıca reçete edilen antibiyotikler, önerilen sürede dozda ve doz aralığında kullanın.
Çocukluk çağı aşılarının düzenli olarak yaptırılması, çocukları, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, çocuk felci, menenjit hepatit A, hepatit B gibi birçok bulaşıcı hastalıktan koruyacaktır.

Tuesday, June 11, 2019


Kene ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığı

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı ülkemizin önemli sağlık sorunlarından birisidir. Hastalığın gelişmesini önleyecek, insanlarda kullanılabilen bir aşı veya tedavisinde kullanılan spesifik bir ilacı bulunmamaktadır. Verilen tedaviler destekleyici tedavi niteliğinde olup, ne kadar erken tanı konulup, tedavi başlanırsa etkinliği artmaktadır. Hastalıkta ölüm oranı % 5 diye önemsememezlik edilmemelidir. Özellikle geç kalan vakalarda, kanama, bilinç bulanıklığı olan, trombosit sayısı düşük olan hastalarda, ölüm riski yüksektir. Kene tutunması fark edildiğinde, kene hemen vakit geçirilmeksizin çıkartılmalıdır. Bu işlemin mutlaka bir sağlık kuruluşunda yapılması da gerekmemektedir. Keneler kesinlikle çıplak elle tutulmamalı, elle ezilmemelidir.
Keneler uçmaz, sıçramaz. Ağaçtan üzerinize düşme ihtimali zayıftır. Genellikle yerde, uzun otların, çimlerin ve çalılıkların bulunduğu yerlerde yaşarlar. Özellikle KKKA’nın sık görüldüğü, kırsal bölgede yaşayanların tarla vb. yerlerde çalışırken açık renk giysiler giymeleri önerilir, böylece keneler rahatlıkla fark edilebilir. Ayrıca uzun giysiler giymeleri, pantolon paçalarını çorabın içine sokmaları, kene kovucu spreyleri vücuda ve giysilere sürmeleri kene tutunmasını önleyecektir. Tarla, mera dönüşü sonrasında mutlaka vücut kene yönünden kontrol edilmelidir. Duş alınması da kenelerin vücuttan mekanik olarak uzaklaştırılması sağlayacaktır.
KKKA hastalığı kırsal kesimde görülen bir hastalıktır. Büyükşehirlerdeki parkların ilaçlanması gereksizdir. Parklarda görülen keneler köpek kenesi olup, KKKA taşımamaktadır. Bununla birlikte kene ile bulaşan başka mikroorganizmaları taşıyabilirler. Şehirlerde sokak köpeklerinin kontrolsüz olması bu tür kene popülasyonunu artışına neden olmaktadır. Geniş park alanlarının ilaçlanması ile kene eradikasyonu sağlanamamaktadır. Ayrıca kene ilaçlaması yapılırken diğer canlılarında öldürülmesi nedeniyle çevre dengesi bozulmaktadır. Parklarda dolaşmaya çıkartılan evcil köpekler de eve dönüş sonrası kene yönünden kontrol edilmelidir. Hayvanlardaki kenelere de kesinlikle çıplak elle dokunulmamalıdır.
Doğaya salınan kanatlı hayvanlar, (keklik, beç tavuğu, sülün vb.)  KKKA hastalığının taşıyıcısı olan Hyalomma marginatum'un yavrularının beslenmesi için iyi bir konaktır. Bu nedenle bu tür yaklaşımlar kene sayısının azaltılması yerine artmasına da neden olabilir.
İlaçlanması gereken hayvan grubu büyük baş hayvanlardır, veteriner hekim kontrolünde büyük baş hayvanların keneye karşı ilaçlanmaları KKKA virüsü taşıyan kene popülasyonunu azaltacaktır.
Özellikle KKKA’nın sık görüldüğü yerlerde, KKKA’dan korunma önlemleri konusunda eğitimlerin düzenli olarak devam ettirilmesi gerekmektedir.

Hyalomma marginatum

Dünyada KKKA'nın dağılımı

Friday, April 26, 2019

Haydi Büyükler Aşıya

Her ne kadar aşı deyince akla çocuklar gelse de erişkinlerin de aşılanması önemlidir. Erişkinlerde geçirilen ve çocukluk çağı hastalığı olarak kabul edilen hepatit A, kızamık gibi hastalıklar ağır hastalık tablosuna neden olabilmektedir. Özellikle son yıllarda artan kronik hastalıklar ve kanserler de erişkinde bağışıklamanın gerekliliğini artırmıştır.
Özellikle hamileler, yaşlılar, kronik hastalığı olanlar, bağışıklık yetmezliği olanlar ile risk altındaki bu kişilerin yakınları, meslekleri veya yaşam koşulları nedeniyle enfeksiyon riski altında olanlar (sağlık çalışanları, laboratuvar çalışanları), besin ile ilgili işlerde çalışanlar, bakımevinde kalanlar ve çalışanları, kreşlerde çalışanlar, seks sektöründe çalışanlar, birden fazla cinsel partneri olanlar ile seyahate çıkacak yetişkinlerin risk altında oldukları hastalıklara karşı aşılanmaları önerilmektedir.

Hepatit A
Hepatit A, erişkinlerde sarılık, halsizlik, bulantı ve kusma ile karakterize ağır klinik tabloya neden olur, hepatit A geçirmemiş bireylerin hepatit A’ya karşı aşılanması önerilir. Özellikle hepatit A’nın yaygın olduğu ülkelere seyahat edecek kişiler, damar içi uyuşturucu bağımlıları, erkek erkeğe seks yapanlar, karaciğer hastalığı olanlar, besin endüstrisinde çalışanlar, bakımevi ve kreş çalışanları eğer bağışık değiller ise hepatit A’ya karşı aşılanmalıdırlar.

Hepatit B
Kronik hepatit, karaciğer sirozu ve kansere neden olan bir virüstür. Ülkemizde çocukluk çağı aşıları arasında yer almaktadır. Risk grubundaki kişilerin; sağlık çalışanlar, seks sektöründe çalışanlar, birden fazla cinsel partneri olanlar, damar içi uyuşturucu kullananlar, kan ile temas etme olasılığı olan kişiler, diyaliz hastaları, diyabet hastaları, hepatit B hastalarının yakın aile bireylerinin hepatit B aşısı olması önerilir.

Grip
Erişkinlerde, özellikle 65 yaş üzerinde gribe bağlı zatürre önemli bir ölüm nedenidir. Özellikle diyabet (şeker hastalığı), kalp hastalığı, böbrek hastalığı, astım gibi kronik hastalığı olan erişkinlerin ve 65 yaş üzerindeki kişilerin grip aşısı olması önerilmektedir ve bu yaklaşım ile hastaneye yatışlarda ve ölümlerde azalma görülmektedir. Grip aşısı etken virüslerin değişime uğraması nedeniyle her yıl yapılmalıdır.

Pnömokok (Zatürre)
Pnömokok enfeksiyonu grip gibi yetişkinlerde ağır zatürreye neden olabilir. Özellikle diyabet, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, astım gibi kronik hastalığı olan erişkinler ve 65 yaş üzerindeki kişilerin pnömokok aşısı yaptırması önerilmektedir

Kızamık
Son yıllarda aşı karşıtlığının yaygınlaşması nedeniyle, kızamık aşılama oranlarında dünyada düşüş vardır ve kızamık salgınları görülmektedir. Ülkemizde 1990 yılından itibare kızamık aşısı çocuklara yaygın olarak, yapılmaya başlanmıştır. Bu nedenle bu tarihten önce doğan kişiler kızamık hastalığına duyarlı olabilir. Kızamık aşılama hikayesi olmayan bireylerin dört hafta arayla iki doz kızamık aşısı yaptırmaları yararlı olacaktır. Özellikle kızamıklı hasta ile temas olasılığı olan, sağlık çalışanları ve kreş çalışanları kızamık aşısı yaptırmalıdır.

Tetanoz-difteri
Çocukluk çağı aşılama şemasında yer alan tetanoz için her 10 yılda bir ek doz aşı yapılması önerilir. Eğer tetanoz aşılama bilgisi mevcut değil ise, erişkinlere 3 doz tetanoz aşısı yapılmalıdır.

Human papilloma virus (HPV)
HPV genital bölgede siğillere ve kansere neden olabilir. Adölesan dönemde ki kişilere önerilen HPV aşısı, eğer bu dönemde yapılmamış işe erişkinler (kadınlarda 26, erkeklerde 21 yaşına kadar) 2-3 üç doz yapılması önerilir.

Hamilelikte aşılama
Tetanoz aşısı yapılmamış, aşılama durumunu bilinmeyen veya son 10 yılda ek doz tetanoz aşısı yapılmamış hamilelere bir ay ara ile iki doz tetanoz aşısı yapılması önerilir. İkinci doz doğumdan iki hafta önce tamamlanmalıdır. Ayrıca her hamilelikte tek doz tetanoz aşısı yapılabilir.

Seyahat aşıları
Gidilecek ülkeye göre önerilen aşılar değişkenlik göstermektedir. Rutin çocukluk çağı ve erişkin aşıları dışında meningokok ve sarı humma aşıları bazı ülkeler tarafından turistlere zorunlu tutulmaktadır. Bu nedenle seyahat öncesi aşı ve enfeksiyondan korunma yolları konusunda enfeksiyon hastalıkları uzmanlarına danışılmalıdır.
Hac ve umreye gideceklerin menenjit (meningokok) aşısı yaptırmaları zorunludur ve Hudut ve Sahiller Sağlık Müdürlükleri tarafından ücretsiz yapılmaktadır. Korunmanın devamı için beş yıl da bir tekrar aşılama gerekmektedir. Bazı ülkeler ise sarı humma aşısının yapılmasını zorunlu tutmaktadır. Sarı humma aşısı da yine aynı merkezlerde ücretsiz yapılmaktadır. Seyahat aşıları için de ayrı bir aşı kartı aşılananlara verilmektedir. 

Aşı karşıtlığı
Dünya Sağlık Örgütü 2019 yılında dünyayı bekleyen 10 tehlikeden birinin aşı karşıtlığı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca bu on tehlikenin altısının da enfeksiyon hastalıkaraı ile ilgili olması dikkat çekicidir. İnsanlarda aşıların riskli olabileceği konusunda endişeler olabilmektedir. Özellikle internet ve sosyal medya aşı konusunda bilgi kirliliğinde artışa ve yanlış bilginin yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Bununla birlikte aşılar uzun yıllardır kullanılmaktadır. Örneğin çiçek hastalığı tüm dünyada yapılan aşılama sonucu artık görülmemektedir. Birkaç ülke dışında da çocuk felci (polio) dünyanın genelinde görülmeyen hastalıklar arasında yerini almıştır. Ülkemizde de yapılan başarılı aşılama çalışması sonucu 1998 yılından beri çocuk felci görülmemektedir.
Aşılanmamış çocuklar ve erişkinlerde hastalığın yayılması kolaydır. Aşılar hem aşılanan kişileri korumakta, hastalana kişi sayısı azalmakta ve ayrıca toplumda oluşturduğu genel bağışıklık yüksekliği nedeniyle, hastalık etkeni ile temaslıların azalması sonucu aşılanmamış kişilerin de hasta olma olasılığını azaltmaktadır (toplumsal bağışıklık). Aşılama oranları düştüğünde ise bu durum tam tersine çevrilmektedir.
Aşı karşıtlığı ve reddi son yıllarda yaygınlaşmıştır. Sağlık Bakanlığının Aralık 2017’de yaptığı açıklamaya göre aşı reddinde bulunan aile sayısı 10,000’i geçmiştir.

Aşı reddi nedenleri
Aşılar civa, alüminyum, eter, antibiyotik ve birçok kimyasal içerir ve bunlar otizm ve benzeri hastalıklara neden olur
Aşı üreten firmalar çok büyük gelirler elde ettiği için art niyetli bir ‘Pazar’ olabilir
Aşılanma yerine hastalık geçirilerek daha iyi bağışıklık sağlanır
Tamamlayıcı ve alternatif tıp daha etkin ve yan etkisi daha azdır
Çocukların bağışıklık sistemi daha tam gelişmemiştir ve aşılar bağışıklık sistemine zarar verir
Aşıların etkinliğini ve güvenilirliğini kanıtlayan çalışmalar yoktur
Aşıların yan etkilerini bildiren çalışmalar vardır
Bazı ‘dini, felsefi etkinlik kazanmış kişiler’ ve bazı‘doktorlar’ aşıların zararlı olduğunu anlatmakta ve çocuklarına yaptırmamaktadır.
Kaynak: Bozkurt BB. Aşı Reddine Genel Bir Bakış ve Literatürün Gözden Geçirilmesi. Kafkas J Med Sci 2018; 8(1):71–76

Civanın otizme neden olduğu iddia edilse de bu kanıtlanmış bir bulgu değildir. Bu konuda yayınlanmış yazı ilgili tıp dergisi Lancet’ten geri çekilmiş ve yayını yapan araştırmacının doktorluk diploması iptal edilmiştir. Daha sonra yapılan çok sayıda çalışmada aşı ile otizm arasında bir ilişki saptanmamıştır. Ülkemizde 2009 yılında beri aşılarda civa kullanılmamaktadır. Aşılarda kullanılan alimünyumun vücutta sinir hücrelerine etkili olabileceği ve ensefalite (beyin iltihabına) neden olabileceği de iddialar arasındadır ama bu klinik olarak gösterilmemiştir. Aksine Hemophilus B aşısı menenjit gelişmesini önlemektedir.
Maalesef aşı reddi nedeniyle örneğin kızamık aşısı yaptırmayanlarda kızamık salgınları sırasında ölümler görülmüştür.
Hastalık sonrası gelişen bağışıklık genel olarak aşıya göre daha kuvvetlidir. Bununla birlikte hastalığın getirdiği diğer sağlık sorunları, gelişen organ yetmezlikleri ve ölüm gibi büyük risklerle kıyaslandığında aşı ile bağışıklık geliştirme yaklaşımı her zaman daha güvenlidir. Aşıların etkinliğini ve güvenirliliğini gösteren binlerce makale yayınlanmıştır. Aşıların bağışıklık sisteminin gelişmesini engellediği de bir başka yalan bilgidir. Aşıların bağışıklık sistemine zarar verdiği gösterilmemiştir.
Aşı karşıtlığında bir diğer sorun ise, aşıların güvenilmez olduğunun doktorlar tarafından dile getirilmesidir. Burada ilginç olan nokta ise bunu dile getiren doktorların; aşı konusunda bir uzmanlıklarının olmaması, herhangi bir çalışmalarının olmaması ve medyada popüler olan her konuda bilgi sahip olmalarıdır!

Aşıların yan etkileri
Aşıların yan etkileri aşının etkinliği ile kıyaslandığında, seyrek görülen, hafif yan etkilerdir. Aşılar, ateş, enjeksiyon yapılan yerde kızarıklık, ağrı ile bazen ateş, vücutta kızarıklıkla karakterize döküntü, lenf bezlerinde şişme ve eklem ağrı ile karakterizie serum hastalığı benzeri tabloya neden olabilir. Nadir görülen ciddi yan etkileri ise ciddi alerji ve nörolojik yan etkilerdir (kasılma, nöbet). Alerjik reaksiyonlar hemen oluşur. Eğer aşı sağlık kuruluşunda yapılıyor ise hemen müdahale edilebilir.
Yumurta ve yumurta proteinlerine alerjisi olanlara yumurta kullanılarak üretilmiş olan grip ve sarı humma aşılarının yapılması önerilmez.
Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak gibi canlı virüs aşıları, bağışıklık yetmezliği olanlar ve hamilelere yapılmamalıdır.

Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu
Enfeksiyon hastalıkları Uzmanı
Samsun LİV Hastanesi

/var/folders/rz/_1n9x7357kj__n3fqjktyt1r0000gn/T/com.microsoft.Word/WebArchiveCopyPasteTempFiles/14asilama%20ve%20profilaksi%20el%20kitabi%20jpeg%20(small).jpg

Tuesday, April 16, 2019

Akılcı Antibiyotik Kullanımı

Hasta olduğunuzda, kendinizi daha iyi hissetmek istediğinizde tedavide ilk akla gelen ilaçlardan birisi antibiyotikler olmaktadır. Antibiyotikler bakterileri öldürebilir veya vücutta üremelerin engelleyebilir. Antibiyotikler sadece bakterilere etkilidir ve virüslere etkisi yoktur. Halbuki toplumda sık görülen enfeksiyonların, farenjit (beta mikrobu hariç) nezle, grip, çoğu ishal etkenine antibiyotiklerin etkisi yoktur. Bazı insanlar antibiyotiklerin burun akıntısını tedavi edeceğini veya çocukların grip belirtilerini ortadan kaldırdığını düşünebiliyor. Ne yazık ki antibiyotikler bu semptomların hiçbirinde yardımcı olamaz. Aslında, soğuk algınlığı veya grip gibi viral enfeksiyonlar için bir antibiyotik alarak, kendinizi ve başkalarını antibiyotiğe dirençli bakterilerle karşılaşma riski altına sokabilirsiniz. Çünkü antibiyotikler vücut savunmasında görev alan bakterileri öldürerek, daha dirençli bakterilerin yerleşmesine neden olabilir.

1930’lı yıllardan beri kullanıma giren antibiyotikler ile enfeksiyonların tedavisinde dramatik iyileşme görülmüştür. “Yüzyılın buluşu” olarak adlandırılan, bu "mucize ilaçlar" insanların daha uzun ve daha sağlıklı yaşamalarını sağlamıştır. Ancak zamanla, antibiyotiklere dirençli bakteriler gelişmiştir. Bu sorun kısmen antibiyotiklerin kötüye kullanımı veya aşırı kullanımına bağlıdır. Bakterilerin direnç geliştirmesi de doktorların antibiyotik gerektiren enfeksiyonları tedavi etmesini zorlaştırmaktadır. Artık günümüzde yeni antibiyotiklerin kullanıma girmesi de azalmıştır. Bu nedenle mevcut antibiyotikleri akıllıca kullanmak hem hayat kurtarıcı hem de toplum sağlığı açısından önemlidir.

Antibiyotikler mutlaka reçete ile alınmalıdır, asla saklanmamalı ve başkalarıyla paylaşılmamalıdır. Antibiyotiklerin önerilen ve doğru dozda kullanılması, önerilen doz sıklığına uyulması antibiyotiklerin vücutta etkin düzeylerini koruması için önemlidir. Doz unutulursa akla geldiğinde hemen alınabilir, ama diğer doz vakti geldiyse unutulan doz ile birlikte çift doz alınması önerilmez. Kimi zaman şikayetleri azalan veya kaybolan hastalar iyi oldum düşüncesi ile antibiyotik tedavisini sonlandırabiliyor ve dozu azaltabiliyor; bu durum da tekrarlayan enfeksiyonlar görülebilir. Bu enfeksiyonlara ise daha dirençli bakteriler neden olabilmektedir. Antibiyotiklerin etkin düzeye ulaşabilmeleri için her antibiyotik ve tedavi edilen enfeksiyon tipine göre süreler farklılık gösterir, bu nedenle antibiyotiklerin etkili olup olmadığı karar mutlaka hekim tarafından verilmeli, şikayetleri geçen hastalar iyi oldum düşüncesi ile tedaviyi yarım bırakmamalı veya antibiyotik dozunu azaltmamalıdır.

 Bir diğer sorunlu durum ise tek doz antibiyotik alınınca ateşin düşeceği ve hastalığın iyileşeceği yönünde yaygın bir yanlış kanaat vardır. Özellikle kış aylarında antibiyotikler ateş düşürücü, ağrı kesici, kırgınlık giderici niyetiyle kullanılmaktadır. Viral enfeksiyonlarda ikincil (süper) bakteri enfeksiyonlarını önlemek için de antibiyotik kullanılması doğru değildir. Bu şekilde antibiyotik kullanımları vücudun diğer bakterilere karşı savaşan doğal koruyucu mikroorganizmaların ölmesine neden olarak daha dirençli bakterilerin vücut florasına yerleşmesine neden olmaktadır. Bir antibiyotik alalım, şikayetler geçmezse doktora muayene oluruz düşüncesi de gereksiz ilaç kullanımı, olası yan etkileri ve hastalığın ilerlemesi gibi istenmeyen durumlara yol açabilir. Hekim önerisi olmadan antibiyotikler kesinlikle kullanılmamalıdır.

Antibiyotikler yaşam kurtarıcı ilaçlardır, bununla birlikte her ilacın olduğu gibi antibiyotiklerin de yan etkileri vardır. İshal bulantı, kusma gibi daha hafif seyirli yan etkilere neden olabilirler nadir de olsa alerjik şok gibi ciddi yan etkiler de görülebilir. Antibiyotiklerin dozunun da karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının durumuna göre ayarlanması, kimi zaman ek dozlar yapılması gerekebilir. Bu nedenle de kesinlikle hekime danışmadan, komşu, arkadaş tavsiyesi ile antibiyotik kullanılmamalıdır.

Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı
Liv Hospital, Samsun

Bilgi ve randevu için: 0 (362) 999 80 00



Saturday, March 23, 2019

Enfeksiyonsuz yaşam için pratik öneriler

  • El hijyenine dikkat edin, enfeksiyonlardan korunmada en iyi yöntemlerden birisi el yıkamadır.
  • Herhangi bir şey yemeden önce ve sonra, tuvalete girdikten sonra, ellerinizi mutlaka su ve sabunla yıkayın.
  • Öksürürken ağzınızı mendille veya kolunuz ile kapatın.
  • Burundan, ağızdan ve ellerden gelen mikroplar başkalarına kolayca geçebileceği için başkalarıyla yiyecek veya içecek paylaşmayın.
  • Diş fırçası, tıraş bıçağı gibi kişisel eşyalarınız başkaları ile paylaşmayın.
  • Ortak havlu kullanmayın.
  • Solunum yolu enfeksiyonu (nezle, grip) olan hastalar ile el sıkma, öpüşme gibi yakın temastan kaçının.
  • Dinlenmenize dikkat edin, yeterli sürede uyuyun.
  • Düzenli egzersiz (yürüyüş vb.) yapın.
  • Düzenli beslenin, günlük beslenmenizde taze meyve ve sebzelere daha fazla yer verin ve bol miktarda sıvı almaya çalışın.
  • İyi pişmemiş yiyecekleri yemeyin.
  • Doktora danışmadan antibiyotik kullanmayın.
  • Reçete edilen antibiyotikler, önerilen sürede dozda ve doz aralığında kullanın.
  • Çocukluk çağı ve erişkin çağı aşılarınızı düzenli yaptırın.




Sunday, March 17, 2019

Tekrarlayan enfeksiyonlar


Enfeksiyon hastalıkları mikroorganizmaların (mikrop) neden olduğu; korunma önlemlerine uyulması ve aşıların kullanılması ile önlenebilen hastalıklardır. Enfeksiyon geliştiğinde ise uygun ve yeterli tedavi ile de hastalar sağlıklarına kavuşabilir. Bununla birlikte bazı durumlarda enfeksiyonlar tekrarlayabilir (nüksedebilir). 

Tekrarlayan enfeksiyon nedir?
Aynı enfeksiyonun sık görülmesi, daha şiddetli olması, beklenmeyen komplikasyonlarla birlikte daha uzun sürmesi veya standart tedaviye rağmen hastalığın iyileşmemesi tekrarlayan enfeksiyon tanımının içinde yer alır.
Bir yıl içinde iki veya daha şiddetli enfeksiyon, üç veya daha fazla solunum yolu enfeksiyonu (örneğin, sinüzit, bronşit) veya bir yıl içinde iki ay süreyle antibiyotik kullanma durumu tekrarlayan enfeksiyonu gösterir.

Tekrarlayan enfeksiyonlar
·     Farenjit
·     Sinüzit
·     Zatürre
·     Deri absesi
·     Sellülit
·     İmpetigo (iltihaplı isilik)
·     Uçuk
·     Zona
·     İdrar yolu enfeksiyonları
·     İshal

Enfeksiyonlar neden tekrarlar?
Tekrarlayan enfeksiyonlara altta yatan hastalıklar, organ ve dokuların anatomisinde veya işlevinde ki bozukluklar neden olabileceği gibi geçirilmiş enfeksiyonlar, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar da (sekonder-ikincil) bağışıklık yetmezliğine neden olarak enfeksiyonların tekrarlamasına neden olur. Bu nedenle tekrarlayan enfeksiyonlar bağışıklık yetersizliğinin de göstergesi olabilir.
Bağışıklık yetmezliği her yaşta görülebilir. Aslında bağışıklık yetmezliği durumunda görülen enfeksiyonların çoğu, herkeste görülebilen, kulak enfeksiyonları, sinüzit, zatürre gibi enfeksiyonlardır. Kimi zaman ise daha nadir enfeksiyonlar menenjit, eklem enfeksiyonu gibi hastalıklar görülebilir. 

Bağışıklığı etkileyen ikincil durumlar
·     AIDS/HIV enfeksiyonu
·     Diabetes mellitus (Şeker hastalığı)
·     Enflamatuvar barsak hastalıkları
·     Karaciğer sirozu
·     Nefrotik sendrom
·     Otoimmun hastalıklar
·     Splenektomi (Dalağın cerrahi olarak çıkarılması)
·     Kanserler
·     Kortizon ve diğer bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar
·     Radyoterapi

Ne zaman tekrarlayan enfeksiyon düşünelim?
·     Çocuklarda yılda dört defadan fazla antibiyotik tedavisi, erişkinlerde ise ikiden fazla
·     Bir yılda altıdan fazla bademcik iltihabı olması
·     Dört yaşından büyük çocuklarda yılda dört defadan fazla kulak enfeksiyonu
·     Yılda üçten fazla sinüzit geçirilmesi veya kronik sinüzit
·     Hayatta iki defa zatürren geçirilmesi
·     Altı ayda iki veya daha fazla, bir yılda üç veya daha fazla idrar yolu enfeksiyonları
·     Sık tekrarlayan deri enfeksiyonları
·     Enfeksiyonları önlemek için antibiyotik kullanılması
·     Sık görülen enfeksiyonların şiddetli geçirilmesi

Tekrarlayan enfeksiyonlar hangi hastalıklarla karışır?
Tekrarlayan enfeksiyonlar alerjik durumlarla karışabilir. Allerjit rinitli çocuklarda allerjiye bağlı olarak öksürük ve hırıltı olur ve bu nedenle üst solunum yolu enfeksiyonu tanısı alabilirler. Ayrıca bu çocuklarda virüslere bağlı üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası reaktif solunum yolu hastalığı veya astım nedeniyle öksürük ve hırıltı olabilir ve yanlışlıkla zatürre ve bronşit tanısı alabilirler. 

Yaklaşım
Tekrarlayan enfeksiyonu olan kişiler, tekrarlayan enfeksiyonların nedeninin araştırılması için aile hekimi, allerji/immunoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarına başvurabilir.

Bağışıklık sistemi nasıl güçlendirilebilir?
·     Sigara içmeyin
·     Alkol kullanmayın
·     Bol sebze ve meyve yiyin
·     Düzenli olarak egzersiz yapın
·     Kilonuzu sağlıklı düzeyde koruyun
·     Yeterince uyuyun
·     Stresten uzak durun 
·     Enfeksiyonlardan korunmak için önlem alın (örneğin: elleriniz yıkayın, iyi pişmiş yiyecekler yiyin, açıkta satılan yiyecekleri yemeyin)

Bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtilen çok sayıda ilaç bulunmaktadır. Bununla birlikte nasıl bir bağışıklık yetersizliği olduğu saptanmadan, kullanılacak ilaçlar yarar yerine zarar getirebilir, bu nedenle hekime danışmadan bu amaçla ilaç kullanılmamalıdır. 


COVID-19: BU YAZ TATİL YAPILABİLİR Mİ? SAMSUN- COVİD-19 pandemisi nedeniyle her gün onlarca soru alıyorum. Bugünlerde de gelen sorular...