Wednesday, August 17, 2011

Bir gun anlarsin

BİR GÜN ANLARSIN

Uykuların kaçar geceleri

Bir türlü sabah olmayı bilmez

Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya

Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında

Ne çarşaf halden anlar, ne yastık

Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık

Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın

Yazamadığın makalelerin hayali

Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine

Yazmak ne imiş bir gün anlarsın

            Bir gün anlarsın herşeyin boş olduğunu

            Maçın, kahvenin, bilardonun, sörfün…

            Gün gelir de medline da bir kerecik görmek için adını

Vurursun başını soğuk taş duvarlara

Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın

Duyarsın

Ta derinden acısını yayınsız kalmışlığın

Yayın ne imiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin

Niçin yaratıldığını

Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini

Uzun uzun seyredersin başkalarının makalelerini

Boşuna geçip giden aylarına yanarsın

Dolar gözlerin, için burkulur

Yayın ne imiş bir gün anlarsın

            Bir gün anlarsın tadını kitap yazmanın

            “Cite” edilmenin erişilmezliğini

            O hiç beklenmeyen sınav saati geldi mi

            Düşer saçların önüne, ama bembeyaz

            Uzanır gökyüzüne ellerin

            Ama çaresiz

            Ama yorgun

            Ama bitkin

            Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın

            Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler acı

            Yayın ne imiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın proje hazırlamayı, çalışmayı, yazmayı

Beklemeyi, ümit etmeyi

Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir

Bütün vücudunu saran o korkunç sınavı

Lanet edersin yaşadığına

Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın

O zaman sivilceler çıkar yüzünde kendiliğinden

Trenin kaçtığını bir gün anlarsın

                                               Ümit Yaşar Oğuzcan’dan modifiye

                                               Hakan Leblebicioğlu (1998)

Tuesday, August 2, 2011

Antibiyotikler: Doğru bilinen yanlışlar

Bir doz antibiyotik aldım, ateşim düşmedi antibiyotik etkisiz.
Doktor antibiyotiği yedi gün kullanmamı söyledi ama üç günde ateşim düştü daha fazla kullanmama gerek yok.
 Doktor antibiyotiği günde dört defa almamı söyledi ama fazla gelir, günde iki defa alsam yeter.
Grip oldum, antibiyotik almalıyım.
Grip oldum, antibiyotik kullanırsam, bakteriyel enfeksiyon gelişmesini önler.
Evde bitmeyen antibiyotik şurupları vardı, onları tekrar kullanabilirim.
Bu antibiyotik komşuma iyi gelmiş, bende de aynı şikayetler var kullanabilirim.
Doktor ishalim için diyet önerdi, ama ben antibiyotik almalıyım.
Yine aynı şikayetlerim oldu, daha önceden bana iyi gelen antibiyotiği tekrar kullanabilirim.
Antibiyotiği ne kadar yüksek doz kullanırsam, o kadar daha iyi olur.
Ne zaman antibiyotik kullanmam gerketiğin ben anlarım.
Antibiyotikler her mikroorganizmaya etkilidir.
Antibiyotikler nezleye etkilidir.
Pahalı antibiyotikler daha iyidir.
Tüm antibiyotikler bağışıklığı baskılar.

Antibiyotikler

Antibiyotiklerle ilgili makalelerim

Monday, August 1, 2011

Hepatitler: Doğru bilinen yanlışlar

Hepatitler: Doğru bilinen yanlışlar

Viral hepatite neden olan virüsler başlıca, A, B, C, D, E olmak üzere beş çeşittir. Hepatit A ve E dışkı ağız yolu (besinler, su, ortak kullanılan eşyalar) ile bulaşır ve salgınlara neden olabilir. Hepatit B, C ve D ise kan yolu, cinsel temas ve doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabilir. Türkiye’de yaklaşık dört milyon hepatit B ve yedi yüz bin hepatit C’li olgu mevcuttur.Özellikle hepatit B veya hepatit C olduğunu ilk defa öğrenen kişilerde, kaygı, karamsarlık, endişe ve gelecek korkusu görülebilmektedir. Hastalıkla ilk defa karşılaşıldığında, eğer hastalık hakkında yeterli bilgi yoksa belli düzeyde endişenin olması doğaldır. Günümüzde internetin yaygınlaşması, sosyal medyanın güncel hayatta daha fazla yer edinmesi bilgi transferinin de hızlanmasına neden olmuştur. Olumsuz yanı ise yanlış ve eksik bilgilerinde aynı hızda yayılmasıdır. Hastalıkla ilk defa karşılaşann kişilerin bu kaynaklardan doğru bilgi edinmemesi  veya hepatit etkenlerinin birbirine karıştırılması bu endişeyi artırmaktadır.Hepatit B ve hepatit C’li hastaların herhangi bir işte çalışamayacağı konusunda yaygın bir kanat vardır, kimi iş yerlerinde ise işe başlarken, hepatit B ve hepatit C olmadığına dair sağlık raporu istenmektedir. Bu tür bir sağlık raporu istenmesi doğru değildir. Havuz ve kreş başvurularında da bu tür bir rapor alınması gerekmemektedir. Benzer şekilde bu kişilerin evlenmelerinde de bir engel yoktur. Eşler hastalık hakkında bilgilendirilmeli, gerekirse müstakbel eş aşılanmalıdır.Hepatit B ve hepatit C tokalaşmak ve sarılmakla bulaşmaz, maalesef bu tür hastalığı olanların toplumdan tecrit edildiklerini ve hastalıkların saklamak zorunda kaldıkların üzülerek görüyoruz.Hastaların sıklıkla sorduğu sorulardan birisi de hepatit B'nin hepatit C'ye (veya tersi) dönüşüp dönüşmeyeceğidir. Bu iki etken birbirinden tamamen farklıdır ve birbirine dönüşümü söz konusu değildir.Viral hepatit ilk bulaştığında akut hepatit adı verilen, sarılık, halsizlik, bitkinlik, iştahsızlık, bulantı, kusma ve kilo kaybı ile karakterize klinik tabloya neden olur. Bu dönemde hastalar istirahat etmeli, alkol ve sigara kullanmamalı, hekime danışmadan ilaç kullanmamalıdır. Bu dönemde hastalar kulaktan dolma bilgilerle bitkisel ilaçlar kullanmaktadır, uygunsuz ilaçların kullanması karaciğer hastalığının ilerlemesine ve karaciğer yetmezliği, ölüme neden olabilir. Diğer yanlış uygulamalar ise, sarılıklı hasta idrarının içirilmesi, dilin kesilmesi, korkuya bağlı olduğu düşünülerek hastanın tokatlanmasıdır. Yine hastalara özellikle, pekmez, bal gibi gıdaların fazlaca yedirilmesi sindirilmelerini güçleştirecektir, bu yiyecekler zaten dinlemekte olan hastaların kilo almasına neden olur. Hastalığın akut döneminde özel bir diyet yoktur, hastalar bulantı, kusma olmayacak şekilde dengeli beslenilmelidir. Yukarıda verilen bulaşma yollarına göre başkalarına bulaşmayı önleyici önlemler alınmalıdır.Kronik hepatit B ve C sessiz seyirli hastalıklardır. Genellikle bir şikayete neden olmaz. Hastalar şikayetlerinin olmaması nedeniyle sağlık kontrolleri ihmal edebilmekte ve hastalıkta alevlenmeler ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle hastalar düzenli sağlık kontrollerini yaptırmalıdır.Hepatitli olguların en çok sorduğu sorulardan birisi de bu hastalıkların tedavisinin olup olmadığıdır, sıklıkla ilk defa başvuran hastalarda tedavisinin olmadığı konusunda bir inanış bulunmaktadır. Hepatit B ve hepatit C hastalıkta günümüzde ilaçlarla başarı ile tedavi edilebilmektedir. Hepatit A ve hepatit E ise kendi kendine iyileşen hastalıklardır. Hepatit A ve hepatit B’den aşı ile korunulabilir, özellikle bağışık olmayanların hepatit B aşısı yaptırmalarında yarar vardır. Hepatit B aşısı ile oluşacak bağışıklık hepatit D’den de koruyacaktır.


Sunday, July 31, 2011

Bilinçlenme Arttı, Paniğe Yol Açan Kene Vakası (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi) Yüzde 40 Azaldı

Orta Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan halkın korkulu rüyası kene vakaları, geçen yıla göre büyük oranda azaldı. 3 yıl önce zirveye ulaşan ve halk arasında paniğe yol açan kene saldırısı yüzde 40 azaldı. Bunda, ilgili bakanlıkların işbirliğiyle yoğun mücadele yapılması, havaların yağışlı seyretmesi, bilinç düzeyi artan toplumun tedbiri elden bırakmamasının etkili olduğu belirtiliyor.

Özellikle Amasya, Tokat, Çorum, Kastamonu ile Samsun'un kırsal kesimlerinde çalışanların vücuduna yapışarak Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olan zehiri salıp, kan emen Hyalomma türü kene, bölgede eskisi kadar etkili olamıyor. 2007 yılında ortaya çıkıp 2008 ve 2009 yıllarında çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan kene vakaları, Sağlık Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın uyguladığı doğru politikalar ve alınan sıkı tedbirler sayesinde azaldı. Konunun uzmanları, KKKA vakalarının Türkiye geneli rakamlarının geçen yılın rakamlarıyla aynı seyretmesine karşın Orta Karadeniz'de önemli miktarda düşüş gözlendiğini ifade ediyor.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, son 3 ayda fakülteye KKKA vakasından 46 hastanın başvurduğunusöyledi. Şu an 3 hastanın tedavi gördüğünü dile getiren Prof. Dr. Leblebicioğlu, "2008 ve 2009 yıllarında tavan yapan kene vakaları, geçen yıl yüzde oranda azalarak 64'e düşmüştü. Bu yıl da hastanemize başvuran hasta sayısı bugün itibariyle 46'da kaldı. Rakamsal anlamdaki bu düşüş, bizleri de oldukça sevindiriyor. " dedi.

Kene vakalarının azalmasında birçok faktörün etkili olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, "Bu sebepler arasında havaların yağışlı seyretmesi, risk alanlarında yapılan eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, özellikle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın kene taşıyıcı hayvanları ilaçlamaları, toplumun duyarlılığı ve bilinçlenme düzeyinin artması ve tedbirleri bilerek uygulamaları vaka sayılarını azaltıyor. Artık ilk başlardaki panik ortamı da kalmadı. Ülke geneline göre bölgemizdeki vaka sayıları oldukça düştü. Ancak yine de destek tedavilerinin önemi sürüyor. Kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşlar, ayak ve kollarını kapatıcı giysiler giymeli ve vücutlarına kene yapıştığında hemen en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmelidir. " şeklinde konuştu.

Hijyenden uzak havuzlar enfeksiyon yuvası oluyor

Sıcak havalarda serinlemek isteyenlerin tercihlerinden biri olan havuzlar, temiz kullanılmadığı taktirde enfeksiyon yuvasına dönüşerek sağlığı tehdit eder hale gelmektedir. Hijyenik olmayan havuzlarda yüzmenin, önemli sağlık sorunlarına yol açabileceğini ifade eden uzmanlar, temiz olmayan havuzlarda en sık göz iltihabı görüldüğünü belirtiyor. Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu; gözde çapaklanma, kızarma, sulanma, yanma, batma şikayetleri ile göz enfeksiyonu olan kişilerin havuza girmemesi, aksi halde başkalarına enfeksiyon bulaştırabileceğini söylüyor. Kirliliğe bağlı ortaya çıkan enfeksiyon riski sadece denizlerde değil havuzlarda da görülüyor. Atıktan arındırılmış sahillerin veya plajların denizin temizliğini göstermediğine dikkat çekiliyor. Su temizliğinin gözle analiz edilemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, enfeksiyon açısından havuzların da büyük risk altında olduğunu kaydetti. Havuzlardaki su temizliğine büyük önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, "Deniz ve havuz suları bakteri yoğunluğu açısından sık sık kontrol edilmelidir. Sınır değerin üzerinde üreme olan yerlerde suya girilmemelidir. İyi temizlenmeyen havuzlara girilmesi, çeşitli enfeksiyonları ve hastalıkları beraberinde getiriyor. Kirli sularda yüzülmesi ile alınan mikroorganizmalar ishal ve boğaz ağrısı yapabilir. Kulak iltihabı, göz iltihabı, idrar yolu, boğaz, cilt enfeksiyonları, sindirim sistemi rahatsızlıkları ile Hepatit A'ya yakalanılmasına neden olabilir. O nedenle havuz suyunun temizliğinden emin olunmadan girilmemeli, su yutmamaya dikkat edilmelidir." bilgisini verdi. Ciltteki sıyrık ve yaraların mikroorganizmaların vücuda girişini kolaylaştırdığını ifade eden Prof. Dr. Leblebicioğlu, "Özellikle gözünde çapaklanma, kızarma sulanma, yanma, batma şikayetleri ile karakterize göz enfeksiyonu olan kişiler havuza girmemelidir, başkalarına enfeksiyonu bulaştırabilir. O nedenle hem gerekli tedbirler alınmalı hem de havuzlar temiz tutulmalıdır. Havuza girmeden duş alınması, havuz suyuna tükürülmemesi ve havuzun etrafında yiyecek tüketilmemesi, ortak mayo, şort ve havlu kullanılmaması önemli koruyucu yöntemlerdir. Zemini net olarak gözükmeyen havuzlara girilmemelidir. Ayrıca, havuz suyu düzenli klorlanmalı, dezenfekte edilerek mikroorganizmalardan temizlenmelidir." şeklinde konuştu. "TUVALET İHTİYACINA DİKKAT" İshalli veya idrar yolu enfeksiyonu olan çocukların dışkılarını havuza kaçırmasının havuz hijyenini olumsuz etkileyeceğini dile getiren Prof. Leblebicioğlu, tuvalet temizliği konusunda da uyarılarda bulunarak, şöyle konuştu: "Bebeklerin altı, havuz kenarında değil tuvalette değiştirilmeli, küçük çocuklar sık sık tuvalete götürülmelidir. Çocuklara havuzda idrar yapmanın oluşturacağı sorunlar anlatılmalıdır. Havuzların yanında bulunan ortak tuvaletlerde enfeksiyon kaynağı olabilir. Tuvaletten sonra yeterli temizliğin yapılamaması, ellerin yıkanmaması, dışkıda bulunan mikroorganizmaların havuza taşınmasına neden olur. Tuvalet içerisinde çıplak ayakla gezilmesi ve daha sonra havuza girilmesi mikroorganizmaları havuza taşıyacaktır." Havuza girenler, şunlara dikkat etmeli: "Havuzun suyu da içi de çevresi de duş alanı da mutlaka temiz olmalı, havuzu kullanan kişilerin de temiz olup olmadıklarına dikkat edilmeli, havuz ve çevresi uygun dezenfektanlarla dezenfekte edilmeli, havuz suyunun içilebilir kalitede ve berrak olmasına dikkat edilmeli, havuz suyunun sık sık bakteriyolojik analizleri yapılmalı, havuz suyu sıcaklığı 27 dereceyi geçmemeli, havuza girerken duş alınmalı, ayaklar antiseptikten geçirilmeli, kulak enfeksiyonlarına karşı, kulak tıkaçları kullanılmalı"


Hijyenden uzak havuzlar enfeksiyon yuvası oluyor - SAMSUN başlıklı ve Sıcak havalarda serinlemek isteyenlerin tercihlerinden biri olan havuzlar, temiz kullanılmadığı taktirde enfeksiyon yuvasına dönüşerek sağlığı tehdit eder hale geliyor özetli haberi okudunuz.

COVID-19: BU YAZ TATİL YAPILABİLİR Mİ? SAMSUN- COVİD-19 pandemisi nedeniyle her gün onlarca soru alıyorum. Bugünlerde de gelen sorular...