Friday, April 26, 2019

Haydi Büyükler Aşıya

Her ne kadar aşı deyince akla çocuklar gelse de erişkinlerin de aşılanması önemlidir. Erişkinlerde geçirilen ve çocukluk çağı hastalığı olarak kabul edilen hepatit A, kızamık gibi hastalıklar ağır hastalık tablosuna neden olabilmektedir. Özellikle son yıllarda artan kronik hastalıklar ve kanserler de erişkinde bağışıklamanın gerekliliğini artırmıştır.
Özellikle hamileler, yaşlılar, kronik hastalığı olanlar, bağışıklık yetmezliği olanlar ile risk altındaki bu kişilerin yakınları, meslekleri veya yaşam koşulları nedeniyle enfeksiyon riski altında olanlar (sağlık çalışanları, laboratuvar çalışanları), besin ile ilgili işlerde çalışanlar, bakımevinde kalanlar ve çalışanları, kreşlerde çalışanlar, seks sektöründe çalışanlar, birden fazla cinsel partneri olanlar ile seyahate çıkacak yetişkinlerin risk altında oldukları hastalıklara karşı aşılanmaları önerilmektedir.

Hepatit A
Hepatit A, erişkinlerde sarılık, halsizlik, bulantı ve kusma ile karakterize ağır klinik tabloya neden olur, hepatit A geçirmemiş bireylerin hepatit A’ya karşı aşılanması önerilir. Özellikle hepatit A’nın yaygın olduğu ülkelere seyahat edecek kişiler, damar içi uyuşturucu bağımlıları, erkek erkeğe seks yapanlar, karaciğer hastalığı olanlar, besin endüstrisinde çalışanlar, bakımevi ve kreş çalışanları eğer bağışık değiller ise hepatit A’ya karşı aşılanmalıdırlar.

Hepatit B
Kronik hepatit, karaciğer sirozu ve kansere neden olan bir virüstür. Ülkemizde çocukluk çağı aşıları arasında yer almaktadır. Risk grubundaki kişilerin; sağlık çalışanlar, seks sektöründe çalışanlar, birden fazla cinsel partneri olanlar, damar içi uyuşturucu kullananlar, kan ile temas etme olasılığı olan kişiler, diyaliz hastaları, diyabet hastaları, hepatit B hastalarının yakın aile bireylerinin hepatit B aşısı olması önerilir.

Grip
Erişkinlerde, özellikle 65 yaş üzerinde gribe bağlı zatürre önemli bir ölüm nedenidir. Özellikle diyabet (şeker hastalığı), kalp hastalığı, böbrek hastalığı, astım gibi kronik hastalığı olan erişkinlerin ve 65 yaş üzerindeki kişilerin grip aşısı olması önerilmektedir ve bu yaklaşım ile hastaneye yatışlarda ve ölümlerde azalma görülmektedir. Grip aşısı etken virüslerin değişime uğraması nedeniyle her yıl yapılmalıdır.

Pnömokok (Zatürre)
Pnömokok enfeksiyonu grip gibi yetişkinlerde ağır zatürreye neden olabilir. Özellikle diyabet, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, astım gibi kronik hastalığı olan erişkinler ve 65 yaş üzerindeki kişilerin pnömokok aşısı yaptırması önerilmektedir

Kızamık
Son yıllarda aşı karşıtlığının yaygınlaşması nedeniyle, kızamık aşılama oranlarında dünyada düşüş vardır ve kızamık salgınları görülmektedir. Ülkemizde 1990 yılından itibare kızamık aşısı çocuklara yaygın olarak, yapılmaya başlanmıştır. Bu nedenle bu tarihten önce doğan kişiler kızamık hastalığına duyarlı olabilir. Kızamık aşılama hikayesi olmayan bireylerin dört hafta arayla iki doz kızamık aşısı yaptırmaları yararlı olacaktır. Özellikle kızamıklı hasta ile temas olasılığı olan, sağlık çalışanları ve kreş çalışanları kızamık aşısı yaptırmalıdır.

Tetanoz-difteri
Çocukluk çağı aşılama şemasında yer alan tetanoz için her 10 yılda bir ek doz aşı yapılması önerilir. Eğer tetanoz aşılama bilgisi mevcut değil ise, erişkinlere 3 doz tetanoz aşısı yapılmalıdır.

Human papilloma virus (HPV)
HPV genital bölgede siğillere ve kansere neden olabilir. Adölesan dönemde ki kişilere önerilen HPV aşısı, eğer bu dönemde yapılmamış işe erişkinler (kadınlarda 26, erkeklerde 21 yaşına kadar) 2-3 üç doz yapılması önerilir.

Hamilelikte aşılama
Tetanoz aşısı yapılmamış, aşılama durumunu bilinmeyen veya son 10 yılda ek doz tetanoz aşısı yapılmamış hamilelere bir ay ara ile iki doz tetanoz aşısı yapılması önerilir. İkinci doz doğumdan iki hafta önce tamamlanmalıdır. Ayrıca her hamilelikte tek doz tetanoz aşısı yapılabilir.

Seyahat aşıları
Gidilecek ülkeye göre önerilen aşılar değişkenlik göstermektedir. Rutin çocukluk çağı ve erişkin aşıları dışında meningokok ve sarı humma aşıları bazı ülkeler tarafından turistlere zorunlu tutulmaktadır. Bu nedenle seyahat öncesi aşı ve enfeksiyondan korunma yolları konusunda enfeksiyon hastalıkları uzmanlarına danışılmalıdır.
Hac ve umreye gideceklerin menenjit (meningokok) aşısı yaptırmaları zorunludur ve Hudut ve Sahiller Sağlık Müdürlükleri tarafından ücretsiz yapılmaktadır. Korunmanın devamı için beş yıl da bir tekrar aşılama gerekmektedir. Bazı ülkeler ise sarı humma aşısının yapılmasını zorunlu tutmaktadır. Sarı humma aşısı da yine aynı merkezlerde ücretsiz yapılmaktadır. Seyahat aşıları için de ayrı bir aşı kartı aşılananlara verilmektedir. 

Aşı karşıtlığı
Dünya Sağlık Örgütü 2019 yılında dünyayı bekleyen 10 tehlikeden birinin aşı karşıtlığı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca bu on tehlikenin altısının da enfeksiyon hastalıkaraı ile ilgili olması dikkat çekicidir. İnsanlarda aşıların riskli olabileceği konusunda endişeler olabilmektedir. Özellikle internet ve sosyal medya aşı konusunda bilgi kirliliğinde artışa ve yanlış bilginin yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Bununla birlikte aşılar uzun yıllardır kullanılmaktadır. Örneğin çiçek hastalığı tüm dünyada yapılan aşılama sonucu artık görülmemektedir. Birkaç ülke dışında da çocuk felci (polio) dünyanın genelinde görülmeyen hastalıklar arasında yerini almıştır. Ülkemizde de yapılan başarılı aşılama çalışması sonucu 1998 yılından beri çocuk felci görülmemektedir.
Aşılanmamış çocuklar ve erişkinlerde hastalığın yayılması kolaydır. Aşılar hem aşılanan kişileri korumakta, hastalana kişi sayısı azalmakta ve ayrıca toplumda oluşturduğu genel bağışıklık yüksekliği nedeniyle, hastalık etkeni ile temaslıların azalması sonucu aşılanmamış kişilerin de hasta olma olasılığını azaltmaktadır (toplumsal bağışıklık). Aşılama oranları düştüğünde ise bu durum tam tersine çevrilmektedir.
Aşı karşıtlığı ve reddi son yıllarda yaygınlaşmıştır. Sağlık Bakanlığının Aralık 2017’de yaptığı açıklamaya göre aşı reddinde bulunan aile sayısı 10,000’i geçmiştir.

Aşı reddi nedenleri
Aşılar civa, alüminyum, eter, antibiyotik ve birçok kimyasal içerir ve bunlar otizm ve benzeri hastalıklara neden olur
Aşı üreten firmalar çok büyük gelirler elde ettiği için art niyetli bir ‘Pazar’ olabilir
Aşılanma yerine hastalık geçirilerek daha iyi bağışıklık sağlanır
Tamamlayıcı ve alternatif tıp daha etkin ve yan etkisi daha azdır
Çocukların bağışıklık sistemi daha tam gelişmemiştir ve aşılar bağışıklık sistemine zarar verir
Aşıların etkinliğini ve güvenilirliğini kanıtlayan çalışmalar yoktur
Aşıların yan etkilerini bildiren çalışmalar vardır
Bazı ‘dini, felsefi etkinlik kazanmış kişiler’ ve bazı‘doktorlar’ aşıların zararlı olduğunu anlatmakta ve çocuklarına yaptırmamaktadır.
Kaynak: Bozkurt BB. Aşı Reddine Genel Bir Bakış ve Literatürün Gözden Geçirilmesi. Kafkas J Med Sci 2018; 8(1):71–76

Civanın otizme neden olduğu iddia edilse de bu kanıtlanmış bir bulgu değildir. Bu konuda yayınlanmış yazı ilgili tıp dergisi Lancet’ten geri çekilmiş ve yayını yapan araştırmacının doktorluk diploması iptal edilmiştir. Daha sonra yapılan çok sayıda çalışmada aşı ile otizm arasında bir ilişki saptanmamıştır. Ülkemizde 2009 yılında beri aşılarda civa kullanılmamaktadır. Aşılarda kullanılan alimünyumun vücutta sinir hücrelerine etkili olabileceği ve ensefalite (beyin iltihabına) neden olabileceği de iddialar arasındadır ama bu klinik olarak gösterilmemiştir. Aksine Hemophilus B aşısı menenjit gelişmesini önlemektedir.
Maalesef aşı reddi nedeniyle örneğin kızamık aşısı yaptırmayanlarda kızamık salgınları sırasında ölümler görülmüştür.
Hastalık sonrası gelişen bağışıklık genel olarak aşıya göre daha kuvvetlidir. Bununla birlikte hastalığın getirdiği diğer sağlık sorunları, gelişen organ yetmezlikleri ve ölüm gibi büyük risklerle kıyaslandığında aşı ile bağışıklık geliştirme yaklaşımı her zaman daha güvenlidir. Aşıların etkinliğini ve güvenirliliğini gösteren binlerce makale yayınlanmıştır. Aşıların bağışıklık sisteminin gelişmesini engellediği de bir başka yalan bilgidir. Aşıların bağışıklık sistemine zarar verdiği gösterilmemiştir.
Aşı karşıtlığında bir diğer sorun ise, aşıların güvenilmez olduğunun doktorlar tarafından dile getirilmesidir. Burada ilginç olan nokta ise bunu dile getiren doktorların; aşı konusunda bir uzmanlıklarının olmaması, herhangi bir çalışmalarının olmaması ve medyada popüler olan her konuda bilgi sahip olmalarıdır!

Aşıların yan etkileri
Aşıların yan etkileri aşının etkinliği ile kıyaslandığında, seyrek görülen, hafif yan etkilerdir. Aşılar, ateş, enjeksiyon yapılan yerde kızarıklık, ağrı ile bazen ateş, vücutta kızarıklıkla karakterize döküntü, lenf bezlerinde şişme ve eklem ağrı ile karakterizie serum hastalığı benzeri tabloya neden olabilir. Nadir görülen ciddi yan etkileri ise ciddi alerji ve nörolojik yan etkilerdir (kasılma, nöbet). Alerjik reaksiyonlar hemen oluşur. Eğer aşı sağlık kuruluşunda yapılıyor ise hemen müdahale edilebilir.
Yumurta ve yumurta proteinlerine alerjisi olanlara yumurta kullanılarak üretilmiş olan grip ve sarı humma aşılarının yapılması önerilmez.
Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak gibi canlı virüs aşıları, bağışıklık yetmezliği olanlar ve hamilelere yapılmamalıdır.

Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu
Enfeksiyon hastalıkları Uzmanı
Samsun LİV Hastanesi

/var/folders/rz/_1n9x7357kj__n3fqjktyt1r0000gn/T/com.microsoft.Word/WebArchiveCopyPasteTempFiles/14asilama%20ve%20profilaksi%20el%20kitabi%20jpeg%20(small).jpg

Tuesday, April 16, 2019

Akılcı Antibiyotik Kullanımı

Hasta olduğunuzda, kendinizi daha iyi hissetmek istediğinizde tedavide ilk akla gelen ilaçlardan birisi antibiyotikler olmaktadır. Antibiyotikler bakterileri öldürebilir veya vücutta üremelerin engelleyebilir. Antibiyotikler sadece bakterilere etkilidir ve virüslere etkisi yoktur. Halbuki toplumda sık görülen enfeksiyonların, farenjit (beta mikrobu hariç) nezle, grip, çoğu ishal etkenine antibiyotiklerin etkisi yoktur. Bazı insanlar antibiyotiklerin burun akıntısını tedavi edeceğini veya çocukların grip belirtilerini ortadan kaldırdığını düşünebiliyor. Ne yazık ki antibiyotikler bu semptomların hiçbirinde yardımcı olamaz. Aslında, soğuk algınlığı veya grip gibi viral enfeksiyonlar için bir antibiyotik alarak, kendinizi ve başkalarını antibiyotiğe dirençli bakterilerle karşılaşma riski altına sokabilirsiniz. Çünkü antibiyotikler vücut savunmasında görev alan bakterileri öldürerek, daha dirençli bakterilerin yerleşmesine neden olabilir.

1930’lı yıllardan beri kullanıma giren antibiyotikler ile enfeksiyonların tedavisinde dramatik iyileşme görülmüştür. “Yüzyılın buluşu” olarak adlandırılan, bu "mucize ilaçlar" insanların daha uzun ve daha sağlıklı yaşamalarını sağlamıştır. Ancak zamanla, antibiyotiklere dirençli bakteriler gelişmiştir. Bu sorun kısmen antibiyotiklerin kötüye kullanımı veya aşırı kullanımına bağlıdır. Bakterilerin direnç geliştirmesi de doktorların antibiyotik gerektiren enfeksiyonları tedavi etmesini zorlaştırmaktadır. Artık günümüzde yeni antibiyotiklerin kullanıma girmesi de azalmıştır. Bu nedenle mevcut antibiyotikleri akıllıca kullanmak hem hayat kurtarıcı hem de toplum sağlığı açısından önemlidir.

Antibiyotikler mutlaka reçete ile alınmalıdır, asla saklanmamalı ve başkalarıyla paylaşılmamalıdır. Antibiyotiklerin önerilen ve doğru dozda kullanılması, önerilen doz sıklığına uyulması antibiyotiklerin vücutta etkin düzeylerini koruması için önemlidir. Doz unutulursa akla geldiğinde hemen alınabilir, ama diğer doz vakti geldiyse unutulan doz ile birlikte çift doz alınması önerilmez. Kimi zaman şikayetleri azalan veya kaybolan hastalar iyi oldum düşüncesi ile antibiyotik tedavisini sonlandırabiliyor ve dozu azaltabiliyor; bu durum da tekrarlayan enfeksiyonlar görülebilir. Bu enfeksiyonlara ise daha dirençli bakteriler neden olabilmektedir. Antibiyotiklerin etkin düzeye ulaşabilmeleri için her antibiyotik ve tedavi edilen enfeksiyon tipine göre süreler farklılık gösterir, bu nedenle antibiyotiklerin etkili olup olmadığı karar mutlaka hekim tarafından verilmeli, şikayetleri geçen hastalar iyi oldum düşüncesi ile tedaviyi yarım bırakmamalı veya antibiyotik dozunu azaltmamalıdır.

 Bir diğer sorunlu durum ise tek doz antibiyotik alınınca ateşin düşeceği ve hastalığın iyileşeceği yönünde yaygın bir yanlış kanaat vardır. Özellikle kış aylarında antibiyotikler ateş düşürücü, ağrı kesici, kırgınlık giderici niyetiyle kullanılmaktadır. Viral enfeksiyonlarda ikincil (süper) bakteri enfeksiyonlarını önlemek için de antibiyotik kullanılması doğru değildir. Bu şekilde antibiyotik kullanımları vücudun diğer bakterilere karşı savaşan doğal koruyucu mikroorganizmaların ölmesine neden olarak daha dirençli bakterilerin vücut florasına yerleşmesine neden olmaktadır. Bir antibiyotik alalım, şikayetler geçmezse doktora muayene oluruz düşüncesi de gereksiz ilaç kullanımı, olası yan etkileri ve hastalığın ilerlemesi gibi istenmeyen durumlara yol açabilir. Hekim önerisi olmadan antibiyotikler kesinlikle kullanılmamalıdır.

Antibiyotikler yaşam kurtarıcı ilaçlardır, bununla birlikte her ilacın olduğu gibi antibiyotiklerin de yan etkileri vardır. İshal bulantı, kusma gibi daha hafif seyirli yan etkilere neden olabilirler nadir de olsa alerjik şok gibi ciddi yan etkiler de görülebilir. Antibiyotiklerin dozunun da karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının durumuna göre ayarlanması, kimi zaman ek dozlar yapılması gerekebilir. Bu nedenle de kesinlikle hekime danışmadan, komşu, arkadaş tavsiyesi ile antibiyotik kullanılmamalıdır.

Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı
Liv Hospital, Samsun

Bilgi ve randevu için: 0 (362) 999 80 00



COVID-19: BU YAZ TATİL YAPILABİLİR Mİ? SAMSUN- COVİD-19 pandemisi nedeniyle her gün onlarca soru alıyorum. Bugünlerde de gelen sorular...